Divlit Yanardağı ve Peribacaları, eşsiz doğa güzellikleriyle dikkatleri çekiyor

Birçok yerli ve yabancı turistin ilgi odağı olan Kula Jeoparkı, doğaseverlerin ve fotoğraf meraklılarının son günlerde gözde uğrak noktaları arasında yer aldığını belirten Alan Rehberi Sabahattin Argaç, peri bacalarının bulunduğu alanda bilim insanları tarafından yapılan araştırmada, Tabala olarak bilinen şehrin varlığı kanıtlandığını söyledi.

“Araştırmada Roma Dönemine ait Tabalar Şehrinin kalıntıları ortaya çıktı”

Alan Rehberi Sabahattin Argaç yaptığı açıklamada, ”Peribacalarının bulunduğu bölgede altı yıl önce Ege Üniversitesi Eskiçağ Delilleri ve Kültürleri Bölümü Başkanı Prof.Dr Cumhur Tanrıverdi ile yapılan incelemeler sırasında yağmur sularının meydana çıkardığı sütun başlıkları görüldü. Bu sütun başlıklar üzerinde yapılan araştırmada Roma Dönemine ait Tabala Şehrinin kalıntıları ortaya çıktı. Ayrıca Lav Şapkası doğal bir kaleye hizmet ederken, Roma Dönemine ait Tabala kalesinin kalıntılarına ev sahipliği yaptığı tespit edildi. Peribacalarının bulunduğu bölgeden geçen Gediz Nehri, yanardağların patlaması ile üç yatak değiştirdiği ortaya çıktı ”dedi.

“Tarihte Kula ve çevresine Yanık Ülke (Katakekaumene) denilmiştir”

Argaç,  ”Kula yöresinde volkanik etkinlikler dördüncü zamanın başlarına kadar sürmüş ve genç volkanlar oluşmuştur. Sönmüş küçük volkanların bulunduğu bu alanda, çeşitli dönemlerde püskürmeler olmuş ve lav akıntıları çevreye yayılmıştır. Bu özelliğinden dolayı tarihte Kula ve çevresine Yanık Ülke (Katakekaumene) denilmiştir. İzmir- Ankara yolu üzerinden de izlenebilen volkanik tepelerin en büyükleri Sandal ve Kara Divlit’tir. Kula ilçe merkezinden başlayarak, Demirköprü barajının batısına kadar uzanan volkanik alan 600- 700 metre yükseklikte bir yayla üzerindedir. Bu yayla, kuzeyde Gediz nehri ve güneyde Alaşehir- Salihli grabeni ile sınırlanmıştır. Bu alanda volkan konileri, Alaşehir- Salihli grabeninin (Gediz grabeni) uzanımına uygun olarak KB-GD yönünde irili ufaklı bir şekilde dizilmektedir ve graben kırık sistemi ile ilgilidirler. Volkanizma tipik çatlak “Fissür” volkanizmasıdır ve tüm lavlar “Aa” tipi olup üzerlerindeki blok ve pürüzlerdeki girinti ve çıkıntıların büyüklükleri birkaç cm ile 1 m arasında değişir. Lavlar ve cüruflar üzerinde bol miktarda “hornitos”lar bulunur. Yer yer de lav tünelleri izlenmektedir. Tüm volkanlar “maar” tipi volkanlardır. Volkan konileri “sinder” ve “spatter” tiptedirler ve yaşları ile aşınma dereceleri bakımından bazı farklılıklar gösterirler. Özellikle yaşlı konilerde kraterler daha iri olup daha genç konilerdeki kraterler nispeten küçüktür. Konileri lav, lapilli, cüruf ve çeşitli irilikteki volkan bombaları gibi piroklastikler (tefra) oluşturmaktadır. Sayıları yetmişi bulan bu konilerin çevrelerinde, çıkardıkları siyah bazaltik lav akıntıları görülmektedir. En genç koniler güncel koni görünümündedirler ve halk bunlara “Divlit” adını vermektedir. Bazı volkan konilerinde ise kraterler çifttir. Çalışma alanında yapılan araştırmalar sonucu Kula volkanitlerinin aralıklı üç ayrı evrede etkin oldukları saptanarak Burgaz volkanitleri; Elekçitepe Volkanitleri ve Divlittepe Volkanikleri olarak adlandırılmışlardır” dedi.

“Kula ve çevresi, volkanik özellikli jeolojik yapıya sahiptir”

Argaç ,”   Kula ve çevresi, volkanik özellikli jeolojik yapıya sahiptir. Burgaz mevkiinde Gediz Nehri’nin üst kısmında ısı değişiklikleri, yağmur, rüzgâr ve erozyon etkisiyle oluşmuş, peri bacaları görünümlü doğal oluşumlar dikkat çekmektedir. Gediz Vadisi içinde, pastel tonlarda görkemli bir peyzaj oluşturuyor. Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası ‘’ ’adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Bu durum, peri bacalarının oluşumunda, rüzgâr etkisinden çok yağmur sularının yüzeydeki akışının daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Yağmur sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelişmesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlığı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır. Kula, volkanik orijinli, jeolojik bir yapıya sahip olmasından dolayı yağmur ve erozyonunun ilginç ve doğal oluşumlardır ”dedi.

“Kula Peribacaları Kapadokya'ya rakip olabilir”

Kula Volkanik Jeoparkı'nda yer alan Sandal Divlit Yanardağı ve Peribacaları, eşsiz doğa güzellikleriyle dikkatleri çektiğini belirten Alan Rehberi Sabahattin Argaç,” Volkanik arazide yer alan Kuladokya olarak da anılan Kula Peribacaları, hem görselliği, hem de yerbilimciler için laboratuar olması nedeniyle turizmin yeni gözdesi olmuştur. Ülke genelinde ilk jeoparkın bulunduğu Kula'da, 80'den fazla volkan konisinin yanı sıra ziyaretçilerin ilgisini çeken peribacaları da bulunuyor. Doğal sit ilan edilerek korunan Kula Peribacaları, ücretsiz olarak gezilebilirken ziyaretçilerine de hayran bırakıyor. Peribacaları ile birlikte tarihi Kula Evlerini yılda yaklaşık 70 bin kişi ziyaret ediyor. Son günlerde hava sıcaklarının yüksek derecelere çıkması ile birlikte deniz sezonun da resmen başlamış olması nedeniyle Kula’ya gelen ziyaretçi sayısında azalma görüldü. Deniz sezonunun bitmesi ile önümüzdeki süreçte gelen ziyaretçi sayısında mutlaka artış olacaktır ”dedi.

“Bölgenin güzelliklerini tanıtmak için gelecek turistleri bekliyoruz” 

Kula’ya bağlı Sarnıçköy, Şehitlioğlu, Kalınharman, Dereköy Mahallelerinin sınırları içerisinde yer alan ve Türkiye’nin ilk ve tek UNESCO onaylı jeoparkı yakınlarında Sondaja Dayalı Jeotermal Kaynak Arama Projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ikinci kez ÇED olumlu kararı verilmesi üzerine dört mahallenin muhtarları ile birlikte konuyu yargıya taşıyacaklarını belirten Argaç, bölge sakinleri olarak bizler, doğayı kirleten jeotermal elektrik Santralleri değil, bölgenin güzellikleri için gelecek turist istediklerini bir kez daha tekrarladı.