Eski harabelik ve tarihi belde tüm gizemi ile keşfedilmeyi bekliyor

Kültür-Sanat 13.06.2024 - 03:15, Güncelleme: 13.06.2024 - 03:15 1479+ kez okundu.
 

Eski harabelik ve tarihi belde tüm gizemi ile keşfedilmeyi bekliyor

Manisa’nın Köprübaşı ilçesine bağlı ve yasa gereği mahalleye dönüştürülen Tokmaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan günümüzde ise Yılanhisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik ve tarihi belde tüm gizemi ile keşfedilmeyi bekliyor.
Manisa’nın Köprübaşı ilçesine bağlı ve yasa gereği mahalleye dönüştürülen Tokmaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan günümüzde ise Yılan hisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik ve tarihi belde tüm gizemi ile keşfedilmeyi bekliyor. Semiha Çiçek, babası İbrahim Çiçek’in Borlu Tarihi isimi ile yayınlanan kitabından örnekler verip tarihi, turistik değerleri ile keşfedilmeyi bekleyen ve günümüzde Yılanhisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik, tarihi belde Kale Kent  (Magidion)  ilgili olarak açıklamada bulundu. Çiçek, ”Bugün Yılanhisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik ve tarihi belde tokmaklı Köyü sınırları içersinde yer almaktadır. Gediz( Hermos )Nehrinin kuzey kıyısında engebeli bir arazi üzerinde olup, tarihi kalıntılar geniş bir araziye dağılmıştır. Çevresinde yer yer yıkılmış kale duvarları vardır. Sarp, kayalık ve dik yamaçlara bürünmüş alan üzerindedir. Yılanhisarı Kalesi’ne giderken İcikler (Sıdas), Germencik ve Karyağdı Köyleri ile karşılaşırsınız. Köy evlerindeki Bizans dönemi yazılarını incelemek mümkündür. Yılanhisar’a(Magidion) girişte kale kapısı yekpare mermer bloktan yapılmış, kapıdan bakıldığında içeride karanlık odayı görebilirsiniz. Yıkıntılar ve harabeler arasına girildiğinde daha renkleri solmamış, sıvaları dökülmemiş duvar ile karşılaşırsınız. W.Ramsay’ın verdiği bilgiye göre saitai Sıdas Kale yakınlarında Magidion adında Kale Kent’ten söz edilmektedir. Bu yörenin Roma egemenliği döneminde Magidion Kenti’nde adına para bastırdığı ve üzerine de Anadolu tanrılarından birinin adı yazılı olduğundan bu kentin de burası olduğu tahmin edilmektedir. Aslında para bastırıldığına göre o çağda burası büyük bir kent olduğu ören kalıntılarından anlaşılmaktadır” dedi. “ Yılan hisarı hikâyesi”                                                                  Çiçek, Yılanhisarı hikâyesi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, ”Yörede bu Kale Kent ile ilgili bir de efsanevi deyiş vardır şöyle: Çok eski zamanlarda bugün Yılanhisarı denen yerde büyük bir ejderha yaşamaktaymış. Bu ejderhanın büyüklüğü Kale Kenti 7 kez dolanacak büyüklükte imiş. Kale Kent’in oğlu bu yılan ile arkadaş olmuş. Bu Kale Kent’in adı da Magidion imiş. Magidion Beyi’nin oğlu bir gün Kula yöresine gider. Orada güzel bir kız görür ve sorar soruşturur. Kula Beyi’nin kızı olduğunu öğrenir. Bir kaç kez adam gönderir istetir, vermezler. Araya beyleri, paşaları elçi koyarlar. Kula Beyi nuh der, peygamber demez ve kızı vermez. Magidion Beyi’nin oğlu birgün kaleden dışarı çıkarak Gediz Vadisi’nde bir uçurumun başına oturmuş, üzgün üzgün Gediz (Hermos)Nehrini seyretmektedir. Bu esnada uzaktan ateşler püskürterek bir ejderhanın gelmekte olduğunu görür. Masal bu ya her ikiside arkadaş olmuşlar. Konuşup dururken bey dalgın dalgın Gediz nehrine doğru bakar.( Masal bu ya, hâlbuki Kula’nın doğusundaki Divlit Tepe ile Nebiler’e kadar uzanan 30-40 kadar olan tepecikler ve yanık araziler, dördüncü zamana ait yanardağ tepecikleridir. Güztepe deliği denen mağara da sarkıt ve dikitler bulunan jeolojik bir oluşumdur.)  Ejderha,”Ne o arkadaş neye böyle kederli ve dalgın duruyorsun? Bir derdin mi var? “Diye sormuş. Kale Beyi’nin oğlu da başından geçenleri bir bir anlatmış. Ne olacak, bir gün Kula’ya gittim. Dünya güzeli bir kız gördüm. Araya beyler, paşalar koydum, istettim olmadı bütün düşüncem hep orada kaldı. Ben düşünmeyeyim de kim düşünsün “demiş. Bu kısa konuşmadan sonra Ejderha, ”Bunun çaresi bulunur” diyerek, beyden izin alıp ayrılır ve Kula’ya doğru yoluna devam eder. Giderken de yolda kimsecikler görmesin diye Gediz Nehri (Hermos) iletili İniş Çayı’nın birleştiği yerdeki Güztepe deliğinden girer Gediz Nehri’nin altından geçerek Kula’nın doğusundaki Divlit Tepe’den başını çıkararak ateş püskürtmeye başlar. Bu ateş günlerce devam eder. Bir oradan, bir Kula’nın batısındaki Sandal Köyü yakınından başını çıkararak ateş püskürmeye devam eder. Kula ve çevresindeki dağ, taş her yer sarsılır. Buralardan çıkan ateş, derelerden aktıkça da etrafındaki ağaç ve ormanı yaktı. Bütün halk bu olaydan çok korktuğu için ev ve dükkânlarını terk ederek kaçışmaya başladılar. Ejderha, Kula’ya bu korkunç dersi verdikten sonra Magidion Kentine geri döner. Magidion Beyi’nin oğlunu bulup ve ona “Ben Kula Beyi’nin cezasını verdim. Sen git kızı tekrar iste ”der ve oradan ayrılır. İlk geldiği Gediz Vadisine geri döner. Yolda giderken karnının acıktığını hisseder. Ben bey için Kula yöresini yakıp, yıktım. O benim karnımı bile doyurmadı ”der. O sırada yoldan geçmekte olan merkebi yüklü bir Magidionlu yolcuyu görür. Mademki Bey benim karnımı doyurmadı. Bende şu yoldan geçen Maigidionlu ile merkebini yiyeyim” der. Merkebi ve adamı birer lokma yapıp yutar. Lokmaları çiğnemeden yuttuğu için karnı iyice şişer. Yolda giderken bir müddet sonra içinin yandığını, bir hararet bastığını hisseder. Susuzluğunu gidermek için eğilip Gediz Nehri’nden doya doya su içer. Yuttuğu merkep kireçle yüklü olduğundan içtiği su ile kireç sönmeye başlar. Kireç söndükçe ejderha da şişer. Kirecin patlamaları ile Ejderha’nın da içini parçalayıp orada ölümüne sebep olur. Burada ölen Ejderha’ya izafeten de yörenin adı Yılanhisarı olarak kalır” dedi.  “Çevre halkının Totmarlular sözünü dillerine uygun gelen Tokmaklı’ya çevirmiş olabilir” Selçuklulardan sonra Osmanlılar döneminde de devlet, konar-göçerleri harap ve boş yerlere yerleştirdiğini belirten çiçek, ”Bu bölgeyi imar etmek, tarımsal faaliyetlerde bulunmak ve hayvanları otlatmak için yerleştirmiş olabileceği, çevre köylerin aşiret ismi taşımasından anlaşılmaktadır. Tokmaklı Sindelli ve Hacı İsalu(Hoca Yusuflu) cemaatleri İç-el’de ki yurtlarını terk ederek Aydın, Teke, Hamid, Beyşehir ve Urla yörelerine yerleştirilmişlerdi. Bugün Selendi ve Kütahya’da aynı isimde köyler olduğuna göre Borlu’ya bağlı Tokmaklı Köyü, Totmarlu cemaatinin yerleştiği köy olup; zamanla çevre halkının Totmarlular sözünü dillerine uygun gelen Tokmaklı’ya çevirmiş olabileceği kuvetlidir.1701-1702 yıllarında Keçiborlu, Sandıklı, Kütahya Geyikler Kazalarında (İlçe)42 harap ve boş yerlere yerleştirilen Danişmentli Türkmenlerinden bir kısım cemaat iskân mahallerini terk ederek çevre kazalara geçip çeşitli zulüm ve soygunlarda bulundukları için, bu cemaatlerin eski yerlerine yerleştirilmesi içinde 1703 tarihinde Anadolu Valilerine hükümet tarafından emirler çıkarılmıştır.(Cevdet Paşa tarihi, TTK)Buna rağmen eski yerlerine dönmeyen Danişmentli Türkmen cemaatlerinin iskân oldukları kazanın kadılarına yeniden emirler ve Padişah hükmü çıkarılarak bulundukları yerlere iskân edilmeleri sağlanmıştır. Kendilerine de 2500 kuruş nezir vergisi de verilerek tahsil yaptırılmıştır. Yerlerini terk eden bu konar-göçerlerden alınan bu cezalar hazineye irad olarak kaydedilmiştir. Buna rağmen yine bir kısım aşiret 1709 yılında iskân sahalarını terk ederek Kütahya’nın Geyikli Kazası dâhilindeki Karacadağ’a yerleşmişlerdir. Bu yaptıkları hareket iskân şartlarına aykırı olduğundan hükümet tarafından tekrar geri çevrilmiş hemde 25.000 Kuruş para cezası ile cezalandırılmışlar. Borlu Bucağına bağlı Tokmaklı Köyü’nün ilk Türkmen halkı Danişmentli Türkmenlerinden Totmarlu cemaatindendir. Bugün Anadolu’da Mersin’in Gülnar, Söğütlü’de ve Çölabüt ve Manisa Selendi’de, Borlu’da Tokmaklı köylerinin oluşu bu olayları doğrulamaktadır ”dedi.
Manisa’nın Köprübaşı ilçesine bağlı ve yasa gereği mahalleye dönüştürülen Tokmaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan günümüzde ise Yılanhisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik ve tarihi belde tüm gizemi ile keşfedilmeyi bekliyor.

Manisa’nın Köprübaşı ilçesine bağlı ve yasa gereği mahalleye dönüştürülen Tokmaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan günümüzde ise Yılan hisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik ve tarihi belde tüm gizemi ile keşfedilmeyi bekliyor. Semiha Çiçek, babası İbrahim Çiçek’in Borlu Tarihi isimi ile yayınlanan kitabından örnekler verip tarihi, turistik değerleri ile keşfedilmeyi bekleyen ve günümüzde Yılanhisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik, tarihi belde Kale Kent  (Magidion)  ilgili olarak açıklamada bulundu.

Çiçek, ”Bugün Yılanhisarı Kalesi olarak bilinen eski harabelik ve tarihi belde tokmaklı Köyü sınırları içersinde yer almaktadır. Gediz( Hermos )Nehrinin kuzey kıyısında engebeli bir arazi üzerinde olup, tarihi kalıntılar geniş bir araziye dağılmıştır. Çevresinde yer yer yıkılmış kale duvarları vardır. Sarp, kayalık ve dik yamaçlara bürünmüş alan üzerindedir. Yılanhisarı Kalesi’ne giderken İcikler (Sıdas), Germencik ve Karyağdı Köyleri ile karşılaşırsınız. Köy evlerindeki Bizans dönemi yazılarını incelemek mümkündür. Yılanhisar’a(Magidion) girişte kale kapısı yekpare mermer bloktan yapılmış, kapıdan bakıldığında içeride karanlık odayı görebilirsiniz. Yıkıntılar ve harabeler arasına girildiğinde daha renkleri solmamış, sıvaları dökülmemiş duvar ile karşılaşırsınız. W.Ramsay’ın verdiği bilgiye göre saitai Sıdas Kale yakınlarında Magidion adında Kale Kent’ten söz edilmektedir. Bu yörenin Roma egemenliği döneminde Magidion Kenti’nde adına para bastırdığı ve üzerine de Anadolu tanrılarından birinin adı yazılı olduğundan bu kentin de burası olduğu tahmin edilmektedir. Aslında para bastırıldığına göre o çağda burası büyük bir kent olduğu ören kalıntılarından anlaşılmaktadır” dedi.

“ Yılan hisarı hikâyesi”                                                                 

Çiçek, Yılanhisarı hikâyesi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, ”Yörede bu Kale Kent ile ilgili bir de efsanevi deyiş vardır şöyle: Çok eski zamanlarda bugün Yılanhisarı denen yerde büyük bir ejderha yaşamaktaymış. Bu ejderhanın büyüklüğü Kale Kenti 7 kez dolanacak büyüklükte imiş. Kale Kent’in oğlu bu yılan ile arkadaş olmuş. Bu Kale Kent’in adı da Magidion imiş. Magidion Beyi’nin oğlu bir gün Kula yöresine gider. Orada güzel bir kız görür ve sorar soruşturur. Kula Beyi’nin kızı olduğunu öğrenir. Bir kaç kez adam gönderir istetir, vermezler. Araya beyleri, paşaları elçi koyarlar. Kula Beyi nuh der, peygamber demez ve kızı vermez. Magidion Beyi’nin oğlu birgün kaleden dışarı çıkarak Gediz Vadisi’nde bir uçurumun başına oturmuş, üzgün üzgün Gediz (Hermos)Nehrini seyretmektedir. Bu esnada uzaktan ateşler püskürterek bir ejderhanın gelmekte olduğunu görür. Masal bu ya her ikiside arkadaş olmuşlar. Konuşup dururken bey dalgın dalgın Gediz nehrine doğru bakar.( Masal bu ya, hâlbuki Kula’nın doğusundaki Divlit Tepe ile Nebiler’e kadar uzanan 30-40 kadar olan tepecikler ve yanık araziler, dördüncü zamana ait yanardağ tepecikleridir. Güztepe deliği denen mağara da sarkıt ve dikitler bulunan jeolojik bir oluşumdur.)  Ejderha,”Ne o arkadaş neye böyle kederli ve dalgın duruyorsun? Bir derdin mi var? “Diye sormuş. Kale Beyi’nin oğlu da başından geçenleri bir bir anlatmış. Ne olacak, bir gün Kula’ya gittim. Dünya güzeli bir kız gördüm. Araya beyler, paşalar koydum, istettim olmadı bütün düşüncem hep orada kaldı. Ben düşünmeyeyim de kim düşünsün “demiş. Bu kısa konuşmadan sonra Ejderha, ”Bunun çaresi bulunur” diyerek, beyden izin alıp ayrılır ve Kula’ya doğru yoluna devam eder. Giderken de yolda kimsecikler görmesin diye Gediz Nehri (Hermos) iletili İniş Çayı’nın birleştiği yerdeki Güztepe deliğinden girer Gediz Nehri’nin altından geçerek Kula’nın doğusundaki Divlit Tepe’den başını çıkararak ateş püskürtmeye başlar. Bu ateş günlerce devam eder. Bir oradan, bir Kula’nın batısındaki Sandal Köyü yakınından başını çıkararak ateş püskürmeye devam eder. Kula ve çevresindeki dağ, taş her yer sarsılır. Buralardan çıkan ateş, derelerden aktıkça da etrafındaki ağaç ve ormanı yaktı. Bütün halk bu olaydan çok korktuğu için ev ve dükkânlarını terk ederek kaçışmaya başladılar. Ejderha, Kula’ya bu korkunç dersi verdikten sonra Magidion Kentine geri döner. Magidion Beyi’nin oğlunu bulup ve ona “Ben Kula Beyi’nin cezasını verdim. Sen git kızı tekrar iste ”der ve oradan ayrılır. İlk geldiği Gediz Vadisine geri döner. Yolda giderken karnının acıktığını hisseder. Ben bey için Kula yöresini yakıp, yıktım. O benim karnımı bile doyurmadı ”der. O sırada yoldan geçmekte olan merkebi yüklü bir Magidionlu yolcuyu görür. Mademki Bey benim karnımı doyurmadı. Bende şu yoldan geçen Maigidionlu ile merkebini yiyeyim” der. Merkebi ve adamı birer lokma yapıp yutar. Lokmaları çiğnemeden yuttuğu için karnı iyice şişer. Yolda giderken bir müddet sonra içinin yandığını, bir hararet bastığını hisseder. Susuzluğunu gidermek için eğilip Gediz Nehri’nden doya doya su içer. Yuttuğu merkep kireçle yüklü olduğundan içtiği su ile kireç sönmeye başlar. Kireç söndükçe ejderha da şişer. Kirecin patlamaları ile Ejderha’nın da içini parçalayıp orada ölümüne sebep olur. Burada ölen Ejderha’ya izafeten de yörenin adı Yılanhisarı olarak kalır” dedi.

 “Çevre halkının Totmarlular sözünü dillerine uygun gelen Tokmaklı’ya çevirmiş olabilir”

Selçuklulardan sonra Osmanlılar döneminde de devlet, konar-göçerleri harap ve boş yerlere yerleştirdiğini belirten çiçek, ”Bu bölgeyi imar etmek, tarımsal faaliyetlerde bulunmak ve hayvanları otlatmak için yerleştirmiş olabileceği, çevre köylerin aşiret ismi taşımasından anlaşılmaktadır. Tokmaklı Sindelli ve Hacı İsalu(Hoca Yusuflu) cemaatleri İç-el’de ki yurtlarını terk ederek Aydın, Teke, Hamid, Beyşehir ve Urla yörelerine yerleştirilmişlerdi. Bugün Selendi ve Kütahya’da aynı isimde köyler olduğuna göre Borlu’ya bağlı Tokmaklı Köyü, Totmarlu cemaatinin yerleştiği köy olup; zamanla çevre halkının Totmarlular sözünü dillerine uygun gelen Tokmaklı’ya çevirmiş olabileceği kuvetlidir.1701-1702 yıllarında Keçiborlu, Sandıklı, Kütahya Geyikler Kazalarında (İlçe)42 harap ve boş yerlere yerleştirilen Danişmentli Türkmenlerinden bir kısım cemaat iskân mahallerini terk ederek çevre kazalara geçip çeşitli zulüm ve soygunlarda bulundukları için, bu cemaatlerin eski yerlerine yerleştirilmesi içinde 1703 tarihinde Anadolu Valilerine hükümet tarafından emirler çıkarılmıştır.(Cevdet Paşa tarihi, TTK)Buna rağmen eski yerlerine dönmeyen Danişmentli Türkmen cemaatlerinin iskân oldukları kazanın kadılarına yeniden emirler ve Padişah hükmü çıkarılarak bulundukları yerlere iskân edilmeleri sağlanmıştır. Kendilerine de 2500 kuruş nezir vergisi de verilerek tahsil yaptırılmıştır. Yerlerini terk eden bu konar-göçerlerden alınan bu cezalar hazineye irad olarak kaydedilmiştir. Buna rağmen yine bir kısım aşiret 1709 yılında iskân sahalarını terk ederek Kütahya’nın Geyikli Kazası dâhilindeki Karacadağ’a yerleşmişlerdir. Bu yaptıkları hareket iskân şartlarına aykırı olduğundan hükümet tarafından tekrar geri çevrilmiş hemde 25.000 Kuruş para cezası ile cezalandırılmışlar. Borlu Bucağına bağlı Tokmaklı Köyü’nün ilk Türkmen halkı Danişmentli Türkmenlerinden Totmarlu cemaatindendir. Bugün Anadolu’da Mersin’in Gülnar, Söğütlü’de ve Çölabüt ve Manisa Selendi’de, Borlu’da Tokmaklı köylerinin oluşu bu olayları doğrulamaktadır ”dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve salihlimanset.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.